25 Haziran 2007

kordon

1952 Avrupa Güzellik Kraliçesi Günseli Başar, kraliçelik unvanının verilişinden dört yıl sonra kendisinden 18 yaş büyük bir Avrupalı dolar milyoneriyle evlenmişti sevgili kaptanseverler ama evliliği 6 ay sürdü ki Allah çirkin şansı versin. avrupa güzellik kraliçesi olmuşsun ama kocadan yana yüzün gülmemiş vah kuzum diye seveceğimiz, bağrımıza basacağımız bu şahane insan 1950'lerde İzmir'de fırtına gibin esen DP'den, yakışıklı bir o kadar da çapkın Faruk Tunca ile evlendi. n'oldu diye sorduğunuzu duyar gibiyim, bu evlilik de kıralışanın yüzünü güldürmedi. fakat bu esnada Günseli Hanım İzmir kent estetiğine büyük katkılarda bulundu. bunlardan biri de Kordon'daki kaldırım düzenlemesidir.


Birinci Kordon’un çok ünlenen kıvrımlı kaldırımlarını Rio de Janerio’da görmüş ve Kordon'a getirilmesini istemişti. Başar, o zamanlar dostlarına “İzmir”i kocamdan daha çok seviyorum” diyordu.(kaptan dedikodu hattı). dostları da ona “Sen İzmir’in sanat danışmanısın” diyorlardı. ahaha. magazin forever tadında blog.

velhasıl kelam; ne güzel kıralışamızdın sen Günseli abla, ne güzel kaldırımınların var Kordon, Ankaranın A.Q. SONY A.Q.

22 Haziran 2007

zaman kötü...

ilk defa hipopotam görüyormuşcasına şaşırmak?!

sevgili dünlük,

geçen aylarda on bin yıldır, götten yapışıkmışcasına samimi olduğum kadim bir dostum ziyarete geldi. gelmeden önce de "bak iki bin yıldır görüşmüyoruz, yataktan kalktığın gibi gelme, seni öyle hatırlamayayım" dedi. süper gazverici bir insan olduğu için cümlenin kuruluşundan bir salise geçmeden ben saçlarımı kestirmeyi düşündüm. sadece fikir aşamasında kalsaydı güzel olacakmış ama nerden bilebilirim, saflık dozu yüksek hayallerim vardı, çogzel olacaktım, yataktan yeni kalkmış olsam da süper olacaktı falan. ama n'oldu? taradım olmadı, taramadım olmadı, yıkadım olmadı, yıkamadım yine olmadı. saçımın içine sıçtım çok afedersin. ayna ile her gözgöze gelişimde ilk defa hipopotam görüyormuşcasına şaşırıyorum şimdi. aha aynı resimdeki gibi.

20 Haziran 2007

how it ends




dikkat dağınıklığından mütevellit iyi bir film izleyicisi değilimdir, dahası film izleyicisi bile değilimdir ama süper reklam izlerim. filmlerin giriş sahneleri akarken mutlaka mutfakta olur, buzdolabına amaçsızca bakarım. filmin ortasında kalkar tuvalete giderim ki çişim falan yoktur. filmlerin sonu ise genelde uyku çökmesiyle kaçırılır. bu rutinin dışında gelişen olaylara aykırı bir film izledim; little miss sunshine. naif ve bol mesaj içeren bir yol hikayesi. film zevkime pek güven olmadığı için filmi göklere de çıkarsam boşuna çabalamış olacağım.

fakat filmin sonundaki şarkı filmin sonunu geçtim, tüm filme muazzam bir arkaplan oluşturmuş; how it ends, deVotchKa'nın 2004 doğumlu albümü. albüme aynı adı vermesi şarkının albümün en güzel parçası olduğunun da bi ispatı değil mi sevgili kaptanseverler?

albüm, savaşa giden ve döndüğünde çoçukluk aşkının para uğruna zengin bir adamla evlenen genç adam Ranchero'nun hikayesini anlatıyor. dolayısiyle ağır bir hüzün var elde.

How It Ends

tanısan sen de seversin



bir "off"umla karşıdaki irili ufaklı birkaç dağı devirebileceğim bir günün son demlerinde sanal ortamlardan edindiğim reel dostlardan birinden (s)emesen yollu bir şarkı düştü alınan dosyalarıma; drug.

şarkı başlarda derin bir melankoli içerirken birden disko müziğine geçiş yaptı. "ibiş, sen iyice bozdun kendini, club ortamlarına kendin daldığın gibin beni de mi sürükleyeceksin bu bataklığa hea" diye asabiyet dozu yüksek bir çıkış yaptıktan sonra öğrendim ki mp3 dosyası bozulmuş. "kaptan bu şarkıyı bul ve dinle! başka bir şey demiyorum" dedikten sonra kayıplara karışan pek sevgili badiyi anaraktan yakın zamanda edindim drug'ı. öyle p2p programlarında falan bulunmuyor, nadide bir şey.

drug, the czars grubuna ait. grubun şarkılarının tümünde tüten hüzün adamların bahtsızlığıyla mı alakalıdır bilemem. 2000 yılına kadar bütün albümlerini kendi imkanlarıyla çıkarıp, 2000 yılında Londra'lı bir plak şirketinden albüm çıkaran ilk Amerikalı grup ünvanını elde etseler de kimi zaman kesilen destek nedeniyle albüm çıkarmak için bankalardan, fan'larından borç, bağış toplama yoluna bile gitmişler. allahtan inatçı adamlar da biz de bugün bunun kaymağını yiyoruz. gelin siz de? hea?!


the czars - drug

11 Haziran 2007

rashit ve göbeği


dinozor taşşağı ne lan?! diye höykürmek istiyorum rashit ve nicelerine.

anki rock fest


aydilge'yi ilk yuxexes'te (ismini sikeyim) saçlı sergen güven erkin erkal'a derdini anlatırken görmüştüm. arada cırtlayan sesiyle güven abi bik bik bik diye konuşurken insan kendi komşu kızını dinliyor sanki. öylesine samimi.

ankirockfest'te de okulda öğrendiği küresel ısınmayı piyeste sunacak çocuk heyecanıyla "arkadaşlar biliyosunuz dünyamızda küresel ısınma diye bi sorun var, biz de onunla ilgili bi şarkı yaptık" minvalinde bir şeyler söyledi.

şarkılarından -özellikle tuğyan olanından- pek hoşlanmasam da hatunun saflığının hastasıyım. canım benim.

07 Haziran 2007

dünya devi

Bugün iş yerinde yaptığım ıvır zıvır tespiti ve onları tek bilek hareketiyle çöpe atma girişimimde elime video kaset geçti, 1997'den beri video kaset diye bir şey görmediğim için afalladım tabii sevgili kaptanseverler. üstündeki yazı ise yıldo kahkahamın müsebbibidir; SONY A.Q.

kimler geldi sorma sakın kimler geçti, hiçbirisi senin kadar sevilmedi