21 Aralık 2008

5 yıl önce 10 yıl sonra

kaptan severler? biliyorum ordasınız, iki üç yazmadık diye kaybolmazsınız. (buraya en işlevselinden smiley gelecek)

bu ara Minil'le senkronize duygu dalgalanmaları yaşıyoruz. bi gün çok mutluyken diğer gün tamamen kafamız kumun içine gömülü yaşıyoruz derken yaşlanınca ne olacağımız konusu gündeme geldi ki kaçınılmazdı. insan mutsuzluklarının geleceğe ne kadar yansıyacağının sağlamasını yapmak istiyor sonuçta. velhasıl benim Minil için bi yaşlılık öngörüm yok. o bu yaşında olgun olmaya başladığı için yaşlılığı konusunda endişelerim var. ancak kendisinin yaşlı kaptana uygun gördüğü üç durum var;

1- sırtında çantası bir g(b)ezgin.
2-bir kaç kere evlenmiş boşanmış, kocasız, iki oğluyla makara yapan cool kadın. (ya da ben öyle hatırlamak istiyorum)
3-hiç evlenmemiş ama daldan dala konan cool kadın (ya da cool kadın olma isteğim tavan yaptığı için böyle hatırlıyorum)

gördüğünüz gibi gelecek planlarımda ve beni tanıyan bilen bir çok insanın kafasındaki gelecekte manitalara ebedi bir yer yok. onların ebedi istirahat yeri belli ahahaha.

arayı açmayın e mi?

14 Eylül 2008

ilk gün

blog aleminin bir klişesi de "uzun zamandır blogla ilgilenemedim, özür dilerim"ciliktir. yapmıycam ben bunu. blog benim, niye sizden ya da blogtan özür diliyorum ki? bu modern hayat adına yapılan tüm samimiyetsizliklere karşıyım!

neyse benim anlatacağım bu değildi.

Minil yarın okula başlıyor. minil dediğime bakmayın, ilkokula başlayacak küçüklükte değil. üniversiteye başlayacak kadar küçük olması benim dünyamın ne kadar yaşlı olduğunun bir kanıtıdır.

üniversiteye başladığım ilk gündü. şaşkındım, tek binalı lisemden sonra üniversite büyük gelmişti. bir de puanla giriyoruz ya, seçilmiş insanlar olacaktı falan. seçilmişten kastım da bi bilgi birikimi olan insanlar. sınıfa bi girdim benim bir avuç deniz manzarasına sahip lisemden beter. şehir dışından gelen ve vay anasını okula bak be diyen benim gibi bir sürü tip. aşağılama babında kullanmıyorum, hakkaten büyük hayalkırıklığına uğramıştım. hadi olayı biraz dramatize edip size şöyle bi cümle kurayım; "hayalkırıkları etime batıyordu".

evet birbirimizi tanıyalım diyen ilk hocayla birlikte hayalkırıklığı dozu yükseldi. boş derste de fıkra anlatıp, yanık sesli bi arkadaşımızdan şarkı dinlersek de bundan sonra hiç şaşırmayacaktım. velhasıl bir ay sonra dize kopya yazan etekli kızlar da türedi. (bu arada t-box kopya çorabı çıkarmış, ingilizce düzensiz fiileri çorabın dizin üstüne gelen kısmına yazmışlar hahajsdskdajk).

vize zamanı "ya 3 vize bi final ne çok de mi arkadaşlar hangi birine çalışıcaz" diyen inekleri de görünce yere çömeşip kafamı ellerim arasına aldım. yamanmışsın DEÜ!

minil, bu satırları yalnız olmadığını hatırlatmak için yazdım, yarın zor bi gün olacak...

09 Eylül 2008

artık Ankaralı oldum!

Evet evet yanlış duymadınız sevgili kaptanseverler,

Çeyrek asırlık ahir ömrünü İzmir mikrofaşisti olarak geçiren ben artık Ankaralı oldum.

geçenlerde duraktan binmek üzere olduğum otobüse doğru seyirtirken bir de ne duyayım? "turan güneş'ten kaç numara geçer?" ben ne dedim? "turan güneş'ten geçen otobüsler burdan geçmez!" ama turan güneşten geçen tüm otobüsler de o duraktan kalkıyordu. binince hatırladım tabii o ayrı.

daha yakın geçmiş zamanda olan bir diğer şey de yaşlı bir teyzenin amerikan büyükelçiliğinin konumu sorusuna verdiğim yanıttı: "don't turn! go straight!" o muhteşem ingilizcemle bir kişiyi daha ankaralılığımla yanılttım. zira amerikan büyükelçiliği dümdüz giderken değil sağdan 2. sokaktan sapıncaydı.

bunun ankaralılıkla ne ilgisi var diyecekseniz. deyin deyin çekinmeyin. ankarada ne zaman gideceğim yolu tarif etmelerini rica etsem alakasız bir şey tarif ediyorlar. ne zaman bu konuyu açsam da bana hak veren 3-5 kişi çıkıyor. diyeceğim odur ki; yaşasın google map!

07 Temmuz 2008

bazı cevapların hayata yayılması gerekiyor. evet.

eski sevgiliyi başka kollarda görmek

midede çeşitli atraksiyonlar oluyormuş gibi tuhaf tuhaf, anlamsız, tanımsız şeyler hissedilmesidir. yukarı doğru yürüyen merdivende aşağıya inmeye çalışan bir çift gördüm, normal bir çift görsem zaten dikkatimi çekmez, elele kolkola, onun eli belinde diğerininki berikinin kıç cebinde derken aydım ki o eski sevgilim! aman allahım şerefsize bak daha kaç ay oldu bre diye içimden içimden söyleniyorum, bir ateş bastı beni, asfalyalar attı gitti zaten. bi ömürlük süre geçti sanki, gözleri iyicene yumup tekrar açtım ki ayrılık sonrası herkesi eski sevgili sanma sendromuymuş, metronun altındaki camiye gidip iki rekat namaz kılıp şükrettim.

03 Temmuz 2008

başlıksız yazı

Ah kaptanseverler,

geçenlerde şeytan tırnaklarımı yerken kendi suretimle karşı karşıya geldim. aynada kendini güzel bulan ve ayna karşısında saatler geçiren, eline saç fırçası alıp şarkı söyleyen dişilerden değilim. buraya kadar anladın sen beni. bunun üzerine günlerce düşünüp (ki kendi blogum değil mi, bi ipucu daha vereyim, ben en ufak şeyi günlerce düşünürüm, bakkaldan ekmek alırken ne diyeceğimi çok düşündüğüm için iftarı kaçırdığım bile olmuştur ahahah) kuaföre gittim. bu arada kuaföre ne diyeceğimi de bilmiyorum. manikür için gelmiştim cümlesi bir anda gözüme sempatik geldi.

neyse efenim, kısaltiyim mi dedi manikürcü abla. tamam dedim. böyle kerpeten gibi tuhaf bi makas getirdi, çaat çat kesiyor tırnakları. sonra böyle kafam kadar bi törpü. tırnak törpüsü desem evdeki törpü bana alınacak, bunun da farkındayım (farkındalık düzeyim de yüksektir hani). kıtı kıtı törpüledi tırnakları ama nasıl rahatsız oldum anlatamam. tırnak değil benim ki toynak sanki. öyle bi yüzle bakıyorum fashion tv'ye (kuaförlerde ya kral tv ya fashion tv açıktır bilirsiniz). manikürcü abla benden nasıl tiksinip sıkıldıysa artık, ellerinizi bi rahat bırakır mısınız diye çıkıştı. "anam!" dedim, sen önce benim ellerimi rahat bırak öyle konuş yarrrr..k. tövbe yarabbim. sonra neyse dedim, güzelliğin bedeli yüksek diye bi şey duymuştum kurstaki kızlardan. bunu kendime söyledim. telkin edicem ya kendimi. bi yandan da cırcır konuşan bi kızın saçına fön çekiyorlar. gürültüyü düşünebiliyor musunuz? durun düşünmeyin ben size anlatayım. '^%+%^+ böyle bi şey. animelerde karakterler aniden sırıtır, alınlarında bi damla ter belirir ya, ifadem o. ne renge boyayım dedi. oy kınalı kuzu olucam, bu oje renkleri numarayla değil mi lan, ne diycem ben şimdi? dur en iyi yol bildiğin yoldur. "rakı beyazı olsun ya, evet, öyle olsun" dedim. oje dediğin on dakkada kurur de mi? yani ben öyle biliyordum ama manikür parasını uzatırken anladım ki öyle değilmiş. gitti güzelim rakı beyazı.

Kendimi at gibi hissederek çıktım kuaförden. toynaklarıma baktım. dakikalarca baktım. manikür işleri evlerden ırak. arka toynaklarımı törpületmeye gittiğim başka bir blog yazısında görüşmek üzere. esen kalın e mi?

25 Haziran 2008

youtube kapandı! başka mecralara akalım!

Youtube'a erişiminin engellenmesinden sonra hem özlediğimiz kliplerden hem "yaran youtube yorumları"ndan mahrum kaldık. ama tüketim toplumunun en büyük güzelliği tükettiğimiz şeyleri ardımızda bırakıp başka mecralara akabilmek. misal grey's anatomy 3 sezonu izleyip 4. sezon için ağlayan ben, 5. sezonu bekleyeceğime "ya kaptan 5. sezon 25 eylülde başlayacakmış" cümlesine tepkisiz kaldım. evet yaptım bunu. daha birkaç hafta öncesine kadar da house md için aynı şeyleri yaptığımı ve bunu lostun 4. sezon 15. bölümü için yapacağımı da belirtmek isterim. neyse. asıl konu, benim "ya ne insanlar var a.q. üst üste 10 bölüm dizi izliyorlar ahahah" deyip daha sonra aynı şeyi yapmam falan değil.

saded; yeni konu başlığımız "Yaran Fotokritik Yorumları". şu fotoğraf makinesi fonuma 3-5 kuruş verirseniz seriyi zenginleştiricem. ama şimdilik başkalarının hayatlarına yapılan yorumları aktarıyorum.

21 Haziran 2008

gotik kız

şimdilerde sadece dış görünüş olarak tek tip; uzun siyah düz saç, güreşçilerin ellerini soktukları yere kafaları zorla sokulmuş gibi görünen yüz, aynı yüzde bir "ananı .ikerim" ifadesi, ellerde büyük, oymalı kakmalı gümüş yüzük, çarpık bacakları daha da belirginleştiren siyah kot, kıçı örten eskimiş siyah salaş tişörtten ibaret hatunlar. tüketim toplumuna nefretle baktıkları halde tüketim toplumunun ufak dişli çarklarındandır. iki biraya erkeklerle birlikte olmayı özgürlük addeder, "olm", "lan" gibi kaba sözcükleri özgünlük sanarlar. oysa ki yine başa dönecek olursak, farklılaşmaya çalışırken yine belli bir kalıba girerler, hatta kalıp da değildir girdikleri çemberdir. sonuçta inkar etseler de aidiyet güzel bir duygudur, insana güven ve takdir görme hissini verir.

bunlar gelip geçici gotiklerdir. yaşam tarzı olarak gotizmi (o ne demekse) benimsemiş hakikatli kişiler, sürme çektikleri siyah gözleriyle dolu dolu bakar, yaşama dair söyleyecek aforizmaları vardır, düzene karşı duydukları nefreti, geldikleri yere duydukları nefret sanmazlar diğerlerinden farklı olarak.

aşk gibi, sevgi gibi, marjinallik, orijinallik gibi bu kavramın da suyu çıkarıldı. hayırlı uğurlu olsun.

17 Haziran 2008

özlemek

8 Ocak 2006 tarihinde bi yerlerde demişim ki;

özlemek; ikili ilişkilerin sonsuz permütasyonlarında taraflardan birinin inisiyatifine bağlı olarak, azlığı çokluğu yine kişinin hissiyatının derecesine ve yaşanmışlıkların yoğunluğuna göre değişen, alaşım misali, insanın içini buran, büken, eğen garip halet-i ruhiyelerden yalnızca biridir.

dün içim burulup, bükülüp eğilirken tek düşündüğüm sherlotte holmes idi. durup durup özlediğim, özlemekten zerre sıkılmadığım, hatta özlemek fiilinin dalağını yardığım tek kişi de sherlotte. insan geçmişinden olmayıp da yıllardır tanıyormuşcasına sevdiği ve senkronize olabilidiği insanları zor buluyor. dün 12 yıllık kadim bir dostumla 23 dakka konuşacak bir şey bulamayan ben, yarın gidip sherlotte'n yumuşakh yanakhlarından mıncırınca serotonin (böyle mi yazılıyor bu?) dolup taşacağım. elinizdekilerin değerini bilin. gelmiyim oraya! (ehüeheu -yavşak sırıtış-)

15 Haziran 2008

foto fon

Sevgili kaptan severler,
Şu resimde görmüş olduğunuz fotoğraf makinesi müstakbel fotoğraf makinem olmakla beraber bunu alabilmek için gönlünüzden ne koparsa usulüyle sizden para tırtıklamak niyetindeyim. tırtıklamak kulağa hoş gelmiyor fakat siz beni anlarsınız. beni bi siz anlıyorsunuz siz de yanlış anlıyorsunuz a.q. (ehuehue -sevimlilik yapıyorum ki tırtıklama işlemi sekteye uğramasın-) evet ne diyordum. Nikon D40x benim olacak basıcam deklanşöre çekicem fotoları. banka hesap numaram, posta çeki hesabım falan e-posta adresime göndereceğiniz "ben de ben de!" nidalarıyla tarafınıza bildirilecektir.

Saygılarımlan yanaklarınızdan mıncırırım.


tismihan@gmail.com

04 Haziran 2008

31 Mayıs 2008

pauca

satlık dayre gibi bir şey bu da. kimisi poğça diye yazıyor kimi pooça kimi povça. ama bugün gördüğüm pauca beni yerden yere vurdu.

doğrusu için bkz: poğaça

İtalyanca focaccia sözcüğünden türemiş.

yazmayın öyle pauca falan. de'leri da'ları ayıramayanlara kıl olduğum kadar size de kıl oluyorum. sevgili kaptansever ünvanınızı geri alırım bak.

23 Mayıs 2008

hayatta en az bir kere dahil olduğumuz diyaloglar

- öyk bamya!
- aaa niye ya güzeldir bamya
- süüü mük! süüü mük!
- ben de eskiden senin gibi düşünüyordum ama bizim amca kızı bir kere bi bamya yaptı, parmaklarını da yersin. ondan sonra bamyayı sevmeye başladım.


bu diyalogu ömrümün son 4 senesi (bamyaya tahammül edilemeyen 4 sene) en az 40 kere yaşamışımdır. hayır efendim, benim ablalarım da bamyayı sümüksüz ve çok güzel yapar. ömrümün çeşitli (aç) dönemlerinde de yemişimdir velakin sevemiyorum. bamyayla aramdaki ilişki düzelemez. ama güzel bi bamya yemiş herkes sanki beni kendi dahil olduğu tarikata sokmaya çalışıyor. "sihirli bamya yiyenler derneği" saadet zinciri misiniz ulan! dağılın gidin allasen...

13 Mayıs 2008

asya yeni albümüyle bikbikbik


BU KADIN NEDEN HER KLİBİNDE BİR ŞEYLERE BİNİP SALLANIYOR?!

09 Mayıs 2008

köpek balığı görüldüğünde yapılacaklar...

Sevgili kaptan severler,

Diyelim köpek balığı gördünüz, paniklemeyin, burnuna vurun zira burunları en hassas yerleridir.

köpekbalıkları karpuz gibi kokarlar, denizin ortasında karpuz kokusu alırsanız kaçın, kıyıdaysanız fotoğraf makinesi bulmak için bağrının, karpuz kokusu çevredekilerin denize soğuması için bıraktıkları bi karpuzdan geliyorsa, beyaz peynir almaya gidin. bunu da bana söyletmeyin rica edicem. aaa!

12 Mart 2008

yüzyılın buluşu

Yıllardır hatta yüzyıllardır dönen bir geyiktir hani yüzyılın buluşu nedir diye, biz de geçenlerde Minil insan Damla ile bu geyiği çevirdik. Bıcır bıcır bir şeyler anlattı lakin Minil bir konuya dünyanın bir ucundan giriyorsa tüm dünyayı dolaşıp alakasız bir yerden bağlama çektiği için konuyla ilgili dediklerini hatırlamıyorum ama o konuşmada şöyle bir şey geçti: "annem çogzel börek yaptı bize gelsene"

velhasıl gençlere göre yüzyılın buluşu internet iken benim en şahane buluş hakkındaki fikrim her gün değişiyor. sert fren yapan bir şoförün arabasına bindiğimde "oh çok şükür ahmet emliyetkemeri adlı mucit emniyet kemerini icat etmiş" diyorum. bugün ofiste aynı şarkıyı üst üste dinleme manyaklığına kapılmış abimizden kurtuluş ise yüzyılın icadı sayesinde oldu; kulaklık! evde temiz çatal kalmadığında ise çatal yüzyılların icadı oluyor, bilesiniz. demek ki neymiş icat dediğin şey ihtiyaçtan doğuyormuş. demek ki neymiş yüzyılın buluşu diye bir şey yokmuş. her buluş ayrı bir tadından yenmezcilikmiş.

bu geyiğe de burda son verip her zaman haklı olmanın verdiği hafiflikle huzurlarınızdan uzuyorum.

Minil lan! Neydi yüzyılın icadı sana göre? ehehhehe

27 Şubat 2008

better youtube!

aaaaaaaaaahahhahahhahaha aaaaaaaaaaahahah

kahkahalar tepesinde dans etmek diye bir deyim varsa ki bence var, kesinlikle onu gerçekleştiriyorum sevgili kaptanseverler.

Geçenlerde yazdığım youtube yorumları serimden sonra inboxım "haklısın bre kaptan, aslansın, şerefsizim senden önce ben söyleyecektim" gibi ibarelerle doldu fakat internetin en güzel birkaç şeysi arasında yer alan gmail denen nane ile taşamadı. 2 senedir şarkı alışverişinde bulunduğum e-posta hesabım henüz %6larda ahahahahhaaaaaaaahahaha.

neyse youtube'a geri dönelim. firefox kullanıcıları bilirler, kendisi browser aleminin en büyüğüdür lakin çok yaygın kullanılmaz, Orhan Pamuk kitaplarının çok satılıp hiç okunmamasının ters orantılısını düşünün aaaaaahahahhaha. vallahi Orhan Pamuk tavuğuma kışt demedi aaa. darılıyorum ama.

neyse youtube'a geri dönelim. firefoxun 16153242 eklentisinden az önce görüp de büyük bir coşkuya kapılmama sebep olan better youtube'tan bahsedicem. evet. bu eklentiyi kurup firefoxunuzu baştan başlatıyorsunuz ve ne oluyor biliyor musunuz, açtığınız sekmelerin hiçbiri kaybolmuyor. ne ie ne pc gibi. negzel de mi? sonra youtube'a giriyorsunuz. ta daaa; yaklaşık 10 dakika önce girdiğiniz youtube'tan farklı olarak;

videoyu daha büyük boyutta izleyebiliyorsunuz ve çözünürlük sorunu yok.

"yarrrrrraaaq aehuhaue tipini s.kim" gibi ergenlikten çıkamamış yetişkin yorumlarını kesinlikle görmüyorsunuz. süper de mi? evet evet, bence de.

normalde video başlar, fiberoptik kablosuz internet sahibi semih cumhuriyeti vatandaşları olarak onu durdurmak için uygun zamanı bekleriz ki çubuk tamamen kıpkırmızı olsun de mi? better youtube ile beklemeye gerek yok, default olarak durdurulmuş geliyor. allaaaaaaaaaeeeeeeeehhh (şener şen tribute on)

birkaç şey daha vardı da öyle bi coşku hissediyorum ki bir an önce bitirip kapatıcam dükkanı, tavlayı koltuk altına verdiğim komşuma alasmarladık çekip youtube izliycem.

bir sonraki firefoxta eklentisinde buluşmak dileğiyle...

yooser kaptan

15 Şubat 2008

alt tarafı bi elma yedik beraber

eskiden buralar hep bizimdi, sonra paşa dedem buraları sattı geyiği nedense sadece şarkıcılar tarafından yapılmıyor. moda olan attan düşüp eşeğe binmek değil, eşeğin üzerinde dünyaya gelmek demek ki.

11 Şubat 2008

2100üncü okura sürpriz ödül


1600üncü okuyucu biraz seme çıktığı için ödül elimde patladı. o yüzden 2100üncü okuyucuya elimde patlayan ödülü vereceğim. ödül yine sürpriz olsun sevgili kaptansever, ha ne dersin?

06 Şubat 2008

youtube yorumlarının hastasıyım

Sol tarafta görmüş olduğunuz yorum Sezen Aksu'nun bir şarkısının klibi. en sondaki yorum ve cevabı ise şahane.

-çok güzel bir şarkı. teşekkürler
-rica ederim.

adam sanki şarkıyı yazmış bestelemiş, sezen'e vermiş gibi teşekkür etmiş. ha ama esas arıza ona teşekkür edende. çok güzel uploy etmişsiniz. şahane!


Sağdaki ise "bana kitap al"ı kendince yorumlamış bir ilkokul çocuğu. aynaya bakıp eline saç fırçası alacağına tüm medeni cesaretini döküp youtube'a aploy yapmış.

bir gün bu blogtaki şeylerin de screenshot'ını alıp benle dalga geçerler mi acaba?

god of war tam çözüm



Pek sevgili hem kaptan hem god of war sevenler kümesi kesişimi insanları,

PS2 seviyorsanız, PS tarihinin en güzel oyunu olan god of war'u bilmemeniz olanaksız. ay inanmıyorum size nasıl bilmezsiniz, iki rekat kınıyorum sizleri; kını kını kını.

şimdi god of war tam çözümünü yazabilmek için oyunun hepsini bitirmek gerekiyor değil mi? eveeet. o yüzden ben size tam çözüm yazamayacağım. "google it moron!" da demeyeceğim. zaten google'da ilk çıkan sonucu okumanız kafi, diğerleri onun kopyalanıp itinayla yapıştırılmış hali.

oyunu easy modda oynuyorsanız zaten her şeyi gösteriyor. yuvarlak tuş ekranda görününce kareye basacak değilsiniz herhalde ahahah.

oyunun içinde kaybolursanız grafiklere gözlerinizi kısarak bakın, şaşı bakın şaşırın, "vay anasını adamlar yapmış" deyin. daha sonra diğerlerinden daha açık veya parlak renkte olan nesneleri takip edin. açık renk bir ip sarkıyorsa ona tutunup kayacaksınız demektir. açık renk merdiven mi gördünüz, tırmanın. yapın bunu. bu kadarını da bana söyletmeyin.

oyunun tam çözümünü yazdım size (yersen, bir avuç fındık iyi gelir). ben burda anlatsam oyun oynamanın ne zevki kalır ki? boss'ların finallerini merak ediyorsanız youtube'da hepsi var, açın izleyin. tamam mı? o önünüzdekini de bitirin, arkanızdan ağlamasın sonra. hadi görüşürüz.

01 Şubat 2008

sorgulama merkezi


neden kulaklıkların hep tek tarafı bozuluyor?!

31 Ocak 2008

dünya nereye gidiyor?!

Gün içerisinde konuştuğum üç insanla da aynı geyiği farklı yönlerden ele aldık efenim.

2008 ocak ayındayız, internet Türkiye'ye geleli 15 yıldan fazla olmuş, biri 20 yaşında iki oğlu olan komşu Hatice Teyze facebookta cirit atıyor, yemeğimizi internetten sipariş ediyoruz, arkadaşlarımızı internetten download ediyoruz. amaaaa hala "bu maili 15 kişiye göndermezsem kısmetim kapanacak, başıma türlü çeşit iş gelecek" diye düşünen bununla da kalmayıp kendisine mail adresini verme talihsizliğine düşen herkese "Fw: Fw: cok onemli" subjectiyle gönderen insanlar var, düşünebiliyor musunuz? ne olacak bu dünyanın hali çok merak ediyorum.

Eskiden erkekler olmaları gerektiği gibiydi, hani doğa ananın bize öğrettiği şekilde güçlü olan, dişisini koruyan, kollayan, hesap ödetmeyen falan. şimdi noldu? adamlar paso cüzdanlarını evde unutur hale geldiler, sevgiliyi evden almayı geçtim, neredeyse onları biz evlerinden alıcaz. beckham ile başlayan metroseksüelleşme süreci ibneliğe doğru kaymaya başladı. korkuyorum anne!

kaptanarkakapi der ki
kadın-erkeg ilişkilerinde ortayı bulamayan kadınlar/erkekler sarmış dört bir yanımı,
baktığım her yerde izleri duruyor,
ben dünyanın halini düşünmek istemesem de
her şey buna bana zorluyor

11 Ocak 2008

4 Dolara Manita

Parayla saadet olmaz diyenlere kapak olacak nitelikte bir arkadaşımla birliktesiniz kaptanseverler. kendisi yeni sevgilim olur. ulus pazarından 4 dolara satın aldım. Kilo mu aldın sen? Sivilcen çıkmış gibi densiz beyanatları yok. hem sıkılınca eskiciye verip karşılığında mandal, leğen falan alabilirim.

06 Ocak 2008

...

beni beğenmiyor musun diyenleri beğenmiyorum

kimler geldi sorma sakın kimler geçti, hiçbirisi senin kadar sevilmedi